TURABDER Başkan Yardımcımız Doç. Dr. Zeynep Alemdar Boğaziçi Üniversitesi-TÜSİAD Dış Politika Forumu’nun “Almanya ve Fransa Seçimlerinin Ardından AB’nin Geleceğine İlişkin Olasılıklar” başlıklı toplantısına katılarak bir konuşma yaptı.
Dış Politika Forumu Direktörü Prof. Dr. Hakan Yılmaz’ın moderatörlüğündeki toplantıda Avrupa’nın ileri gelen düşünce kuruluşlarından Avrupa Dış İlişkiler Konseyi (ECFR) Berlin Ofisi Başkanı ve Kıdemli Uzmanı Josef Janning ve Institut Montaigne Avrupa Birliği Uzmanı Morgan Guérin’in yanısıra Kültür Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Özge Zihnioğlu da sunumlar yaptı.
Katılımcılar, TÜSİAD Konferans Salonu’nda Kasım 2017 Perşembe günü gerçekleşen toplantıda sivil toplum ve iş dünyasından katılımcıların sorularını da yanıtladılar.
Alemdar, Avrupa’nın içinde bulunduğu terör endişesinin, göçmen krizinin ve AB’nin kendi içinde yaşamakta olduğu yapısal sorunların, Türkiye-AB arasında gerilimli de olsa devam eden bir diplomatik ilişkiyi beraberinde getirdiğini ifade etti. 2017 Eurobarometre bulgularına göre, 2014 yılından bu yana ilk kez terörizmin ve göç sorununun Avrupa’da ekonomi ve işsizlikten daha büyük sorunlar olarak görüldüğünü belirten Doç. Dr. Alemdar, küresel ekonomide Çin’in payı büyürken, Avrupa’nın payının gittikçe daraldığını ifade etti. Bunun yanı sıra, Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti gibi ülkelerin popülist ve aşırıcı liderleriyle Avrupalılık değerlerini savunanlar açısından endişe verici olmaya başladığını kaydetti. Keza, İsveç ve Finlandiya gibi ülkelerde dahi ırkçı söylemlerin yükselişe geçtiğini belirtti. Tüm bu gelişmeler ışığında Avrupa değerlerinin tehlikede olduğunu söyleyebileceğimizi ve Brexit’in bir tür yeniden yapılanma çağrısı olarak okunabileceğini kaydeden Alemdar, Mart 2017’de açıklanan Beyaz Kitap’a yakından bakarsak Avrupa’nın geleceğine ilişkin üç senaryonun öne çıktığını belirtti.
İlk senaryonun Avrupa Birliği’nin yalnızca bir pazara dönüşmesi olarak özetlenebileceğini ifade eden TURABDER Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Zeynep Alemdar; uluslararası konularda iş birliği ya da vatandaşlık haklarında bir düzenleme öngörmeyen bu senaryonun AB liderlerinden pek destek bulmadığını kaydetti.
Ancak yine de bu senaryonun gerçekleşmesi halinde, Türkiye’nin AB üyeleriyle yalnızca ikili ilişkiler kurabileceğini ifade eden Alemdar, bu ikili ilişkilerin de kısa süreli krizlere daha az dayanaklı olacağını ve Türkiye için AB’nin hiçbir çıpa olma ihtimalinin kalmayacağını ifade etti.
İkinci senaryonun, AB’nin daha az alanda (inovasyon, ticaret, güvenlik, göç, sınır güvenliği gibi) daha etkin çalışması olarak formüle edildiğini; ancak bu senaryonun da AB’nin mevcut parçalı yapısını göz önünde bulundurursak, öncelikleri kimin belirleyeceği sorusunu cevapsız bıraktığını belirtti.
Bu senaryoda, AB’de hangi ülkelerin güvenlik, savunma, göç gibi alanlarda karar alacağının Birliğin Türkiye ile ilişkileri açısından da belirleyeci olacağını ve Türkiye’nin özellikle NATO ile ilişkilerinin de iyi gitmediği dönemlerde bölgesel güvenlik mekanizamlarına nasıl katılacağının belirsizleşeceğini iletti.
Üçüncü senaryonun ise, istekli üyelerin bazı politika alanlarında daha ileri entegrasyona gidebileceği çok katmanlı bir model öngördüğünü belirten Alemdar, bu senaryonun da bürokratik karar alma süreçlerini karmaşıklaştırmak ve vatandaşların AB’den faydalanma düzeyini vatandaşı oldukların ülkenin insiyatifine terk etmek gibi sonuçlar yaratabileceğini kaydetti. Komisyon başkanı Juncker’in 2017 Eylül ayında yaptığı konuşmaya bakılacak olursa, hâlihazırda üzerinde durulan senaryonun bu sonuncu senaryo olduğunu belirten Alemdar, yaşanacak dönüşümde Türkiye’nin nerede duracağını bugünden düşünmemiz gerektiğini ifade etti.
Yakın gelecekte Türkiye’nin de dahil olduğu bir genişleme sinyali göremesek de; göç, sınır güvenliği ve terörle mücadele alanlarının hem Türkiye’nin hem de AB’nin birbirlerine ihtiyaç duyduğu alanlar olarak var olmaya devam edeceğini kaydeden Alemdar, Türkiye’nin mülteci anlaşması, terör karşıtı koalisyon ve Gümrük Birliği anlaşmasının yenilenmesi başlıklarına odaklanması gerektiğini ifade etti. Uluslararası sistemin arafta olduğu, bir yanda akıl almaz teknolojik gelişmelere tanık olurken, diğer yanda popülist indirgemeciliğin seçmene bu denli cazip geldiği bir ortamda, Türkiye’deki AB dostlarının da beraber daha sıkı çalışması gerektiğini ifade etti.